Sevgili okurlar; bu haftanın tamamı tatil. Bir tatil yerine gidebilenler gitti. Aileleriyle buluşmak, hasret gidermek isteyenler de umarım amaçlarına ulaşmışlardır. Yerlerinde kalanlar ise herhalde neredeyse yıllık izin kadar olan uzun tatilin keyfini çıkaracaklardır. Tabii bir de ...bayram da olsa seyran da olsa çalışanlar var.
Sakin bir hafta
Bu uzun bayramların en iyi taraflarından biri de siyasi sakinliğin ve sessizliğin sağlanması. Gerçi Başbakan geçen bayramda kızmıştı siyasette sessizliğin güzelliğini yazan gazetecilere. Ama her şeye rağmen toplumun da siyasetten ve tartışmalardan biraz uzakta kalması o kadar da kötü bir şey değil. Alınmamak gerek.
Türbansız olmaz
Bayrama giden haftaya da damgasını biliyorsunuz yine türban konusu vurdu. Cumhurbaşkanı, bizzat eşi tarafından başlatılan yepyeni bir tartışmayı kapatmak amacıyla olsa gerek “bıktım artık” çıkışını yaptı. Bıktığı türban konusunun tartışılmasıydı tabii. Ama ne var ki bu tartışmayı sürdürenler kim ona da bakmalıyız.
Kesintisiz güç kaynağı
Türban tartışması iktidarın en önemli güç kaynaklarından biri. Bunu “kesintisiz güç kaynağı” olarak değerlendiriyorum. Çünkü neredeyse 20 yıla yakın zamandır AKP ve onun önceki-şimdiki temsilcilerinin en önemli besin maddesi oldu. AKP bitmeyen türban tartışmasından aralıksız besleniyor ve güçleniyor.
Üniversiteler tamam
Sonuçta türban üniversitede “legal” hale geldi artık. Gerçi kimileri çıkıntılık yapıp “yasaları” ve “uluslararası mahkeme kararlarını” hatırlatacak olursa konu tekrar alevlenecektir, ama gördüğüm kadarıyla şimdilik kimse buna yanaşmak istemiyor. CHP de biliyor ki bundan tek yararlanan AKP iktidarı oluyor.
Türbanı genişletmek
Anlaşıldığı kadarıyla bundan sonrası artık türbanın her yerde “makbul” hale getirilmesi aşamasıdır. Bu nedenle “ilkokulda türban” kampanyasına tamamen bir şaşırtmaca ve hedef saptırmaca olarak bakıyorum. Mantıksız bir tartışma başlatarak zihinler bulandırılmak isteniyor. Asıl oyun sonra gelecektir.
İçten gelen tepki
İlkokulda türban konusu, küçük bir kesim “radikal” AKP’li dışında iktidarın hiçbir kesimi tarafından benimsenmiş görünmüyor. Hatta tam tersine iktidar bu çıkışın pek de akıllıca olmadığını, ilkokullarda türbanı savunmanın bir provokasyondan ibaret olduğunu söylüyorlar. Başbakan ise şimdilik “gizemli” davranıyor.
Maskeliler yine ortada
Oyunu fark etmeyen ve her ne fırsat olursa olsun iktidara destek olmak için çırpınan ve bunun karşılığını da şimdilik iyi alan maskeli kesim yine iyot gibi açığa çıktı. En keskin AKP’liler bile ilkokulda türban olamayacağını söylerken bu maskeliler “Ne var, niye ayrımcılık yapılıyor” diye ortaya çıktılar.
Gelen tehlikeyi görün
AKP ve çevresinin ilkokulda türbana karşı çıkmasının tek amacı, türbanı her yerde “geçerli” ve “aranılır- tercih edilir” hale getirme planıdır. Üniversitedeki zaferden sonra, ilkokula karşı çıkanlar şimdi “ne demek kamu alanı, kimseye ayrımcılık yapılamaz” söylemiyle bu planı uygulamaya başladılar bile. Tehlike hızla yaklaşıyor.
Özgürlük-inanç
Zihinleri bulandıran kavram kargaşası bilerek yaratılıyor. Türban konusu bir inaç sorunu mudur yoksa özgürlüklerin bir parçası mıdır? Eğer inanç konusu ise sorunun çözümü ancak rejim değişikliğindedir. “İslami kuralları her alanda geçerli ve etkin kılmak” için önce anayasa ve rejimin tamamen değişmesi gerekir.
Özgürlük farklı
Oysa türban takmak kişinin özgürlüğü ve insan hakları çerçevesinde ele alınırsa, o zaman devletin kurallarına uymak da zorunlu olacaktır ki, “türbanımla hâkim de olabilirim, öğretmen de” deme hakkı kimsenin olamaz. Kendi özgürlük alanında dilediğini yapabilenler, kamu alanında sınırlamalarla karşılaşabilir.
Amaç rejim değişikliği
Bu kavram kargaşasıyla “özgürlük ve inanç” farkını kavrayamayan kitlelere, rejimi tümden değiştirmeye yönelik fikirler adeta beyin yıkama yöntemleriyle empoze edilmek isteniyor artık. Masum tartışmalar etrafından dönülerek aslında Cumhuriyet ilkelerinin tamamen ortadan kaldırılması amaçlanıyor.
Her şey seçim sonuna
Türban tartışmalarına direkt girmeyen Başbakan ise çok farklı bir yöntem uyguluyor. Her şeyi seçim sonuna bırakıyor ve tüm umutları da yeni anayasaya bağlıyor. Erdoğan seçimi farklı kazanacağından ve yeni anayasa yapacağından çok emin olduğu için, kendi içinde olmadığı tartışmalarla zemini güçlendiriyor.
Seçmene havuç
Anladığım kadarıyla Erdoğan anayasa değişikliği kampanyasındaki yöntemlerin çok işine yaradığını gördü. Başta türban olmak üzere, toplumda tartışma yaratan ancak zihnen tam kavranılmayan konuları alabildiğine sömürerek yine anayasa paketine sokup seçmene bir tür havuç gösteriyor.
Büyük beklenti
Başbakan’ın gördüğü şu: Sorunları hemen çözme. Çözer gibi yap. Bazılarının önünü aç. Kendi kitlesi zaten biat etmiş şekilde oyunu verecektir. Ama bu yöntem AKP’li olmayan kesimleri de etkiliyor. Tıpkı anayasa referandumundaki gibi kimi komünistler, MHP’liler, Kürtler parlak lafların peşinden gidebilirler.
Yapmak gerekmiyor ki
Referandumda AKP dışındaki kitleleri etkileyen birçok vaatte bulunuldu. Değişikliklere karşı çıkanların gösterdiği tehlikelerin asla yaşanmayacağı söylendi. Ama referandum bitti, gerçek de ortaya çıktı. Yargı güya iktidarın tekeline girmeyecekti. Öyle bir seçim yapıldı ki, iktidar dışından bir kişi bile seçimi kazanamadı.
Darbecilerin hesabı
Referandumda önemli bir kesim darbecilerden özellikle 12 Eylülcülerden hesap sorulacağını sanıyordu. Bu nedenle AKP’ye destek verdi. Oysa bunun koca bir kandırmaca olduğu ortaya çıktı bile. İktidarın darbeciden hesap sormaya niyeti olmadığı gibi bu konudaki eleştirileri de çatlak ses olarak nitelendiriyor.
Aynı yolda adım adım
Vaatlerin tutulmamasının hiç önemi yok. İktidar halkı tepkisizliğini biliyor ve işi değerlendiriyor. Şimdi referandumda tutulmayan sözler bu kez seçim vaadi olarak tekrar sunulacaktır. Seçimlerin kazanılması halinde ise yeni anayasa yazılacak ve aynı propagandalarla halkın önüne konacaktır.
Ondan sonrası tufan
Eğer AKP tekrar seçimi kazanırsa, yazacağı anayasanın hukuk ve demokrasiye uygun olması, bugüne kadarki davranışları gözönüne alındığında mümkün değildir. Bu yeni anayasa Cumhuriyet ile bir hesaplaşma niteliğinde olacaktır ve rejimin tamamen değiştirilmesini sağlayacaktır. Üstelik halk kullanılarak.
Muhalefetin görevi
Muhalefet partileri umarım oynanan bu oyunu görüyor ve hazırlıklarını buna göre yapıyordur. Eğer muhalefet partileri seçime kadar kendi iç çekişmelerinin kurbanı olurlarsa seçimlerden yine hüsranla çıkacaklardır. Bu da Türkiye’nin artık geri dönülmez yola girişinin ilanı olacaktır. Muhalefetin böyle bir lüksü olamaz.
Hepinize iyi haftalar, iyi bayramlar dilerim.
Can Ataklı